Bir yerde haddinden fazla kalirsan, o yer olursun!

0 Posted by - 16 Nisan 2013 - Ana Sayfa, Genel

“Gunduz zihinlerimiz calismasi istendigi gibi calisir. Geceleri ise kendi istedigi yonde kosar durur. Ciddi konular gecenin uzmanlik alanina girer.”

Gunduz Vassaf, Cehenneme Ovgu adli kitabinda bu satirlari karalamis. Aslinda ayni kitapta daha bir cok sey yazmis, kitabi daha bitiremedim ama su an icin inanilmaz tespitlerde bulundugunu soyleyebilirim. Okumadiysaniz bir sekilde bulup okuyun.

Su an bulundugum yerde daha gece olmadi ama dogdugum, buyudugum, asik oldugum, uzdugum, uzuldugum, kisacasi her hucremin ait oldugu yerde gece olmaya basladi. Ve belki de benim icinde gece olmaya basladi.

Rocky Balboa filmi benim icin ozel bir filmdir. Sylvester Stallone tum Rocky ve hatta Rambo serilerini kendisi yazmistir. Bir dip not olarak burada bulunsun bu bilgi. Ve Rocky Balboa filmi ile bence senaryo yazarliginda zirvesini yapmistir. Filmden onlarca aforizma cikarmak mumkun ama benim en sevdigim cumle; “You know they always say if you live in one place long enough, you are that place.” Yani; bir yerde haddinden fazla kalirsan o yer olursun…

Iste icimde gecenin baslamasi da belki de bu yuzdendir.

Bugun baska bir ulkede gecirdigim 19.gunum. Bu sure zarfinda yeni bir ulkeyi gormeyi, nacizane tanimayi, yeni insanlarla tanismayi ve bolca da dusunme firsatini elde ettim. Istanbul’un karmasasindan kurtulup insanin kendini dinleyebilmesi, tum o kaotik yapiya bir sure uzak kalmasi gercekten degisik bir tecrube. Firsati ve imkani olan herkesin yapmasini dilerim.

Buraya ilk geldigim gunlerde bir sekilde Turk bir ogrenci ile tanisma firsati yakaladim. Daha 20li yaslarinin basinda bir kiz cocuguydu. Cocuk kelimesini bir anne ve babasi olduguna dikkat cekmek icin kasten yaziyorum. Ailesi burayi universiteye baslamadan once bir nevi hazirlik evresi olarak gormus, belki zar zor ama buyuk ihtimalle de parasina puluna aldirmadan, cocuklari hem ingilizce ogrensin, hem yeni bir ulkeyi tanisin ve hatta kendi ayaklarinin uzerinde biraz olsun durmayi ogrensin diye yollamis. En azindan ben boyle oldugunu dusunuyorum. Aksi taktirde bundan sonra yazdiklarimin hepsi hava civa olacak.

Fakat tanistigim kiz cocugu iki ay icerisinde sadece 3 (evet hem rakamla 3, hem de yaziyla uc)kere derse girmis. Malum ailesi konuyla ilgili bildirilince de kizlarinin derhal geri yollanmasini talep etmis. Ben bu hanim kizimiz ile donecegi gun tanisma serefine nail oldum. Ve tum yaptiklarina ragmen hala kendini savunmasi, her sorunun donup dolasip kendisini buluyor olmasindan ettigi sikayet ve kendisini masum ama sorunlarin haksiz odagi bir birey olarak adletmesi beni bunlari yazmaya sevk etti. Bastan soylemedim ama bu yazi konusacak birilerini bulamadigi icin bir seyler karalayan bir adamin aklina takilan satirlardir. Daha fazlasi degil.

Cagimizin en buyuk sorunu kontrolden cikmis egolar. Her konuda en iyisiyiz. Her seyi mukemmel yapiyoruz. Takdir etmek artik modasi gecmis bir sey. Devir elestirme devri. Sonuclarini dusunmeden, yazdiklarimizin ya da yaptiklarimizin kimlerin canini yakip yakmadigini dusunmeden hareket ediyoruz. Onemli olan kac retweet ve favori puani alacagimiz. Gerisi onemsiz ayrintilar silsilesi. Calistigi kurumun yaptigi isleri yazmaktan is yapmaya firsati olmayan karakter sahibi is arkadaslarimiz var. Ve evet belki de daha yuksek maaslar aliyorlar bizden.

Twitter da kendi burcunun en muthis ozelliklerini paylasan arkadaslariniz yok mu? Veya birisi kendisine bir iltifat ettiginde hemen retweetleyen birini elbet taniyorsunuzdur. Yaptigi standart kahvalti sofralarini “Kankam ile kahvalti keyfiii” diye fotograflayanlari gorduk, hala da gormeye devam ediyoruz. Artik sadece Facebook’a fotografini koymak icin cocuk yapiyor ciftler. Herkes en mukemmel aski yakalamis, en ideal iliskiyi yasiyor. Tabi iliski bitene kadar. Daha sonra kiz orospu, cocuk pic oluyor genelde. Tuttugumuz takimin basarisini gunlerce konusup, olayi karsi tarafa hakarete kadar goturuyoruz. Bizler sosyal medya diye bir olgunun gercekligine inanmis, inanmaktan ote bu kantarin topuzunu kacirmis dunya evlatlariyiz. Binlerce, belki de onbinlerce takipciye sahip yapayalniz “fenomen”lerin bulundugu bir dunyada yasiyoruz.

Peki en son ne zaman kendimize donup baktik acaba? Her sabah aynanin karsisina gecip giydigimiz kiyafetlerin yakisip yakismadigini, hoslandigimiz kiz-erkek arkadasimizin bizi gorunce ne yapacagini ya da giydigimiz urunler birbirlerinin markalarini kapatiyor mu diye bakmaktan bahsetmiyorum. En icimize bakmaktan bahsediyorum. Ben bu firsati bir kere yakaladim. Bir nevi bir astral seyahat tecrubesi yasayarak ben olan benden siyrilip kendimi bir sure olsun yukardan izleme firsati buldum. O donemde yasadigim hayatin bastan asagi bir sacmalik oldugunu anlamamda tam bu doneme denk gelir. Bir cogunu degistirmeye calistim. Basarili olup olmadigima karar verecek merci ben degilim. Ben en azindan bir seyleri farkedip, degismesi icin caba sarfettim.

Ama cevremde bulunan bir cok kisi sahip oldugu kisilige kus.Kendine bu kadar uzak olan insanlar birbirlerini veya kendilerini sacma sapan sebepler ile sisirip duruyorlar. Kisacasi  ‘ilham perim’ olan hanim kizimiz gibi kendi kendimizi sisirip, duruyoruz. Bundan 10 yil sonra etrafimizda ne yapacagini bilmeyen, “ne dijital ne analog” olabilmis orta yasli insanlar gorecegiz. Ve o zaman toplumun en buyuk sorunlarindan biri de bu ne yapacagini bilmeyen insanlar olacak.

Iste bu yuzden cok gec olmadan, belli sinirlari asmadan donup kendine bakmali insan. Hatalarini bulmali. Onlari duzletmeye calismali. Aynayi en kor noktasina cevirmeli. Icinde bir yerlerde unuttugu insanligina tekrar dokunmali. Insan olarak sahip oldugu muazzam yeteneklerini koreltmeden, onlari elinden geldigince calistirmali. Sahip oldugu birikimi her daim arttirmaya calismali ve hatta bunun icin kendini zorlamali. Yoksa yillarca utopik bir fikir olarak bahsedilen insanlarin robotlasmasi fikri er ya da gec, mekanik olarak olmasa da, mental olarak gerceklesecek. Mental robotlar olarak kaybolmadan once donup aynaya bakin.

Bir yerde haddinden fazla kalirsan o yer olursun demis miydim?

 

No comments

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: